Yorum - Analiz
Ä°ranÂ’da 'sahipsiz' protestolar ve kronik sorunlar
İran’ı yakından takip edenler açısından bazı dış güçlerin mevcut rejimini değiştirme hayalleri gütmesi kadar, ülkede her an patlamaya neden olabilecek toplumsal şikayetlerin varlığı da aşikardır.
Dr. Serhan Afacan / AA
Ä°ran’da 2017 yılının son günlerinde MeÅŸhed merkezli baÅŸlayan toplumsal hareketlenme, birkaç gün içerisinde ülke geneline yayıldı ve Ä°ranlılar 2018’e gergin bir atmosferde girdiler. Batık banka ve finans kuruluÅŸlarında paralarını kaybeden maÄŸdur mûdîler, iÅŸsizlikten ÅŸikayetçi gençler, son bütçe tasarısıyla devlet sübvansiyonlarının kesilmesinden rahatsız olan kesimler ve genel anlamda ülkedeki ekonomik sıkıntıların altında ezilenlerden oluÅŸan kitleler sokakları doldurdular. Halihazırda hararetini koruyan olayların nedenlerine ve takip edeceÄŸi olası seyre deÄŸinmeden önce, olayların en az bunlar kadar önemli ve gerek ülke içinde gerekse de dışında yoÄŸun tartışma konusu olan bir boyutuna temas etmek gerekiyor: Dış mihraklar!
Ä°ran’da siyasi bir aktör olarak “Onlar”
Ä°ranlı yazar Iraj Pezashkad’ın 1973 yılında yayımlanan ve kısa süre sonra bir TV dizisine de konu olan romanı “Napolyon Dayım” kendisini Napolyon sanan ve sürekli “entrikacı” Ä°ngilizlerin kendisi aleyhine planlar yaptığı vehmine kapılan müşkülpesent bir ihtiyarı konu alır. Başına gelen her ÅŸeyden “Onları” sorumlu tutan paranoyak Napolyon Dayım, Pezashkad’a göre Ä°ran’da meydana gelen her ÅŸeyin arkasında yabancı güçleri arayan bir toplumsal psikolojiyi yansıtmaktadır.
Ä°ran’ın 19. yy’da Ruslar, 20. yy’ın baÅŸlarında Ruslar ve Ä°ngilizler ve yüzyılın devamında Amerikalılardan aldığı büyük darbeler, ülkenin siyasi hafızasına dış mihrakları, bir düşman olarak yansıtmıştır. 1979 Devrimi sonrasında ise ABD ve Ä°srail’in hayati düşmanlar olarak ilan edilmesi de Ä°ran’da bu dış mihrak kaygısını artırmıştır. Yıllar içerisinde bu iki ülkenin Ä°ran’ı hedef alan hasmane açıklamaları da bu kaygıyı tetiklemiÅŸtir. Sonuçta, geride kalan yaklaşık kırk yıllık Ä°ran Ä°slam Cumhuriyeti tarihinde meydana gelen hemen her toplumsal olayın arkasında dış mihrakların olduÄŸu iddia edilmiÅŸtir. YaÅŸanan son protestolara iliÅŸkin ABD makamlarından gelen açıklamalar ve ABD BaÅŸkanı Donald Trump ve ekibinin Ä°ran aleyhtarı tutumu ise bekleneceÄŸi üzere Ä°ranlı siyasi elitlerin, protestoların fitilinin dış güçler tarafından ateÅŸlendiÄŸi deÄŸerlendirmelerine neden olmuÅŸtur. Ä°ran’ı yakından takip edenler açısından ise bazı dış güçlerin Ä°ran’ı istikrarsızlaÅŸtırıp ülkenin mevcut rejimini deÄŸiÅŸtirme hayalleri gütmesi kadar, ülkede her an patlamaya neden olabilecek toplumsal ÅŸikayetlerin varlığı da aÅŸikardır.
Protestoları kim neden başlattı?
Bazı bankaların yanı sıra yüksek faiz vaadiyle mevduat toplayan Arman, Hazar (Caspian), Saminü’l-Hucec, Saminü’l-Eimme ve benzeri bazı finans kuruluÅŸlarının iflas etmesi Ä°ran’da son dönemlerde önemli bir sorun olmuÅŸtu. Ãœlkede bu türden bir kısmı lisans sahibi olmayan ve mûdîlere yüzde 25’e varan astronomik faizler vaat eden binlerce kuruluÅŸ olduÄŸu iddia edilmekte ve bu kuruluÅŸlardan maÄŸdur olanlar yıllardır dönem dönem ülke gündemine gelmektedir. Son olarak, Mayıs 2017’de Ä°ran’ın Kirman, Luristan ve diÄŸer eyaletlerinde protestolar düzenlenmiÅŸ hatta Tahran yakınlarındaki Kerec’de Arman kurumunun bir yöneticisi öldürülmüş ancak olayın nedeni açıklanmamıştı. DiÄŸer yandan, 19 Mayıs 2017 cumhurbaÅŸkanlığı seçim kampanya ve tartışmalarına da rakiplerin karşılıklı yolsuzluk iddiaları damga vurmuÅŸtu. Seçimlerden bir süre önce ülkede bazı yöneticilerin aldıkları iddia edilen astronomik maaÅŸlar da kamuoyu gündemini uzun süre meÅŸgul etmiÅŸti. Ãœlkedeki bazı kronik ekonomik problemlerse kamuoyunun konuya gösterdiÄŸi ilgiyi öfkeye dönüştürmüştü.
Ä°ran uzun süredir, resmi verilere göre yüzde 9 dolaylarında enflasyon ve yüzde 13 civarında iÅŸsizlikle karşı karşıya. Özellikle enflasyon oranı aşırı yüksek deÄŸilse de Ä°ran’da asıl sorun ülke ekonomisinde yaÅŸanan büyük daralmadır. Ayrıca giderek derinleÅŸen gelir uçurumu ve düşen petrol fiyatları da ülkedeki ekonomik realitenin vahametini artırmaktadır. Yoksulluk sınırının bin dolar olduÄŸu ülkede nüfusun önemli bir bölümü bu sınırın altında yaşıyor. YaÅŸ ortalaması 29.4 olan Ä°ran’ın 80 milyonluk nüfusunda yaÅŸanan beyin göçü, gelecek kaygısı ve siyasete duyulan güvensizlik sorunu daha da derinleÅŸtirmektedir. Bu sorunların farkında olan CumhurbaÅŸkanı Hasan Ruhani, 19 Mayıs 2017 seçimlerine giden süreçte ve sonrasında sürekli olarak yeni dönemde ekonomiyi önceleyeceklerini vurgulamıştı. Ne var ki, 2015 yılında imzalanan nükleer anlaÅŸmadan umduÄŸu ekonomik sonuçları elde edemeyen Ruhani için ikinci dönemi de son derece sıkıntılı geçiyor. Hedeflenen ekonomik büyüme için yabancı yatırıma muhtaç olan Ä°ran, yabancı yatırımcının gelmekte çekimser kaldığı bir ülke olmayı sürdürdüğü gibi Trump’ın nükleer anlaÅŸmadan çekilmesi ve hatta balistik füze projesinden dolayı yeni yaptırımların devreye sokulma riski de bulunuyor. Bu nedenle, ılımlı duruÅŸundan dolayı Ruhani’ye ikinci bir dönem için vize veren Ä°ranlı seçmenlerin bazısının mevcut durumda kendisinden ümidi kestiÄŸi söylenebilir. Bu durum, bir yönüyle son protestolarda Ruhani aleyhine atılan sloganlarını da açıklamaktadır. Peki, ekonomi odaklı baÅŸlayan gösterilerde dilin ve tonun genel anlamda radikal politik bir mahiyet kazanması nasıl açıklanabilir?
Ä°ran’da siyaset ve ekonomi
Ä°ran’da son yıllara damgasını vuran en büyük toplumsal olay, dönemin CumhurbaÅŸkanı Mahmud Ahmedinejad’ın 2009 yılında ikinci dönem için seçilmesiyle patlak veren ve “YeÅŸil Hareket” olarak anılan olaylardır. Gerek bu olayların gerekse de 1997-2005 yılları arasında CumhurbaÅŸkanlığı yapan Muhammed Hatemi döneminde meydana gelen olayların ortak paydası arkasındaki siyasi destekti.
Bu olaylarda, reformist Hatemi ya da Mir Hüseyin Musevi’yi destekleyen kitleler genelde siyasi nedenlerle gösterilere baÅŸlamış ve ülkedeki müesses nizamı hedef alan eylem ve söylemler geliÅŸtirmiÅŸlerdi. Son günlerde yaÅŸanan olaylarsa ekonomik gerekçelerle patlak verdi ama siyasi bir desteÄŸe sahip deÄŸil. Bu nedenle, göstericilerin Devrim Rehberi Ali Hameney’i ve CumhurbaÅŸkanı Ruhani’yi eÅŸ zamanlı ve sert ifadelerle hedef alması ÅŸaşırtıcı deÄŸil. Nitekim, Hameney çevresi de Ruhani’nin ekibi de protestoları kınayan açıklamalar yaptılar. Ruhani, Twitter hesabından paylaÅŸtığı mesajda, halkın ÅŸikayetlerini dile getirme hakkı olduÄŸunu ancak bunun tahripkar bir tarzda yapılmasına izin verilmeyeceÄŸini belirtti. Aslında geliÅŸmeler, Ruhani’nin korktuÄŸunun başına gelmesinden ibarettir.
Müesses nizamla Hatemi benzeri bir mücadele içine girmekten kaçınan Ruhani, selefinin “politik reformizminden” farklı olarak “ekonomik reformizm” vurgusu yapmış ve ülkede refahın artmasının devlet-toplum barışını da getireceÄŸine inanmıştı. Ne var ki ekonomik daralma Ruhani’ye ÅŸimdiye kadar istediklerini gerçekleÅŸtirme imkanı tanımadı. Ä°ran’ın son aylarda karşı karşıya kaldığı ulusal güvenlik sorunları nedeniyle, Ä°ran CumhurbaÅŸkanı'nın öngörüldüğü ÅŸekilde “devletçi” bir tutum takınması da ekonomik karnesine eklenince, kendisinden hayal kırıklığı duyanların sayısını artırdı. Ekonomik göstergelerin ve ulusal güvenlik kaygılarının hızla yön deÄŸiÅŸtirmeyeceÄŸi dikkate alınınca, Ruhani’nin sistem içinde tutmayı arzu ettiÄŸi kitlelerin en azından bir bölümünün desteÄŸini kaybetmeye devam edeceÄŸi söylenebilir. Son protestoların siyaseten “sahipsiz” bir görüntü vermesi ya da meÅŸru siyaset sahnesinde yer alan hemen hiçbir aktörün protestoları sahiplenmemesi bunun bir iÅŸareti.
YaÅŸanan olayların bir de ironik olarak nitelendirilebilecek bir boyutu da var. Ahmedinejad müesses nizamın o dönemki sembol isimlerinden birisi olarak 2009 yılındaki protestoların hedefindeydi. Åžimdi ise aynı Ahmedinejad, Hameney dahil müesses nizamın temsilcileriyle artan bir siyasi gerilimin içine girmiÅŸ bulunuyor. Her ne kadar bunu söylemek için henüz erkense de Ahmedinejad’ın önümüzdeki dönemde, radikalleÅŸen bu kitleyle baÄŸlantı kurmaya çalışacağı öngörülebilir. 1979 Devriminin en önemli aktörlerinden ve Ayetullah Humeyni’nin en yakınlarından birisi olan HaÅŸimi Rafsancani’nin 2010’larda reformist siyasetin odağına oturduÄŸu hesaba katılırsa Ahmedinejad’ın da kendine özgü bir reform anlayışıyla 2020’li yıllara damga vurması olasıdır. Hatemi ve Musevi gibi isimlerin seksene yaklaÅŸan yaÅŸları ve siyasi yasaklı olmaları dikkate alınınca 62 yaşındaki Ahmedinejad’ın benzer bir manevra yapmaya çalışması uzak bir olasılık deÄŸildir.
Türkiye açısından bakıldığında ise olayların ihtiyatla karşılandığı görülmektedir. Protestoların ABD- Ä°srail- Suudi Arabistan cephesinin Ä°ran aleyhtarı tutumunu sertleÅŸtirdiÄŸi bir dönemde meydana gelmesi Ankara’da da olayların mahiyetine iliÅŸkin kuÅŸkulara neden olmuÅŸtur. Kaldı ki, siyasi liderliÄŸi çok daha belirgin 2009 olaylarında bile Ankara, ihtiyatı elden bırakmamış ve ülkede diyalog ve siyasetin öncelemesi yönündeki açıklamalara öncelik vermiÅŸti. Ankara açısından Ä°ran’da meydana gelen olaylar, kuÅŸkusuz bu ülkenin iç meselesidir. Ancak, yukarıda da iÅŸaret edildiÄŸi üzere Ä°ran’a yönelik dış tehditler dikkate alınırken, olayların Ä°ran’da meydana getireceÄŸi orta ve uzun vadeli sonuçlar da hesaba katılmalıdır. 1979’da oluÅŸan siyasi yapı ve muhafazakar-reformist çizgisindeki kamplaÅŸma üzerinden yürüyen Ä°ran siyaseti, artık ülkenin geliÅŸen koÅŸulları karşısında yetersiz ve anakronik kalmaktadır. Bu nedenle, anlık geliÅŸmeler karşısında takınılan söylem ya da geliÅŸtirilen politikalarda teenniyi elden bırakmadan bu ve benzeri olayların Ä°ran siyasetinde meydana getireceÄŸi kırılmalar da yakından izlenmelidir.
Siyasette kartlar yeniden karılabilir
Ãœlkeden gelen haberler Ä°ran’daki protestoların henüz bir yatışma emaresi göstermediÄŸine iÅŸaret etmektedir. 31 Aralık’ta yani olayların dördüncü gününde Loristan eyaletinde can kayıplarının yaÅŸanması, -her ne kadar resmi makamlar bu ölümlerden güvenlik güçlerinin sorumlu olmadığını ve ateÅŸ açanların yabancı ajanlar olduÄŸunu savunsa da- atmosferi daha da germiÅŸtir. Ne var ki, hükümet kanadından halkın taleplerinin önemsendiÄŸi yönünde gelen açıklamaların ya da güvenlik önlemlerinin artmasıyla olayların bir aÅŸamada sakinleÅŸeceÄŸi öngörülebilir.
Geriye ise iki önemli soru kalacaktır. Ä°lk soru, Ruhani hükümetinin ülkedeki kötü ekonomik gidiÅŸatı nasıl önleyeceÄŸine iliÅŸkindir. Hameney’in ifadesiyle, nükleer anlaÅŸmayla çok fazla “vakit kaybeden” Ruhani’nin, ekonomide amaçlanan büyümeyi saÄŸlamak için ülkeye yabancı yatırım çekmek dışında bir planının olup olmadığı henüz net deÄŸil. Ä°ran’da giderek büyüyen bir kitlenin meÅŸru siyaset sahnesinde kendisine yer bulup bulamayacağı da soruların ikincisidir. Hala birinci ve ikinci devrimci nesillerin tahakkümünde olan Ä°ran siyasetiyle genç nüfus arasındaki mesafe açılmaktadır. Bu durumda, genç bir liderin yakın gelecekte kamuya mal olması zor olacağı için söz konusu kitle ya daha fazla radikalleÅŸecek ya da Ä°ran siyasetinde mevcut kartlar yeniden karılacaktır. Her halükarda, kısa vadeli sonuçlarını kolaylıkla kestiremeyeceÄŸimiz son geliÅŸmelerin da Ä°ran’ı orta ve uzun vadede bekleyen önemli dönüşümlerin habercisi olduÄŸu söylenebilir.
[Yüksek lisans ve doktora çalışmalarını Leiden Üniversitesi İran Çalışmaları bölümünde tamamlayan Serhan Afacan, İran Araştırmaları Merkezi (İRAM) iç politika koordinatörüdür]
Henüz yorum yapılmamış.